İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | engage (one) in (something) f. | (bir iş) yapmak | ||
Madam, what you wish to engage in now is a hypothetical discussion. Hanımefendi, şu anda yapmak istediğiniz şey varsayımsal bir tartışmadır. More Sentences |
||||
Öbek Fiiller | engage (one) in (something) f. | (birini bir şeye) bulaştırmak | ||
We will not tolerate anyone who engages in terrorism. Terörizme bulaşan hiç kimseye tolerans göstermeyeceğiz. More Sentences |
||||
Öbek Fiiller | engage (one) in (something) f. | (bir şeyle) meşgul olmak | ||
Öbek Fiiller | engage (one) in (something) f. | (birini bir şeyin) içine çekmek | ||
Öbek Fiiller | engage (one) in (something) f. | (birini bir şeye) dahil etmek/katmak | ||
Öbek Fiiller | engage (one) in (something) f. | (birini bir şeyle) oyalamak | ||
Öbek Fiiller | engage (one) in (something) f. | (birini bir şeyle) meşgul etmek |